Hanefî Mezhebine göre orucu kasten, yani mazereti olmadığı hâlde bilerek bozmak, Ramazan’ın hürmetine saygısızlıktır ve büyük günahtır. Bunun için bu kişinin keffâret ödemesi gerekir.
Oruç keffâreti Kur’an’da yer almamaktadır. Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) tarafından vaz edilmiştir. Orucunu herhangi bir mazereti olmaksızın kasten bozanların keffâret ile yükümlü olacaklarını belirtmiştir (Buhârî, Savm, 30 [1936]; Müslim, Sıyâm, 81-84 [1111]; bkz. Ebû Dâvûd, Savm, 37 [2393]; İbn Mâce, Sıyâm, 14 [1671]).
“Bir kimse Ramazan ayında mazeretsiz ve ruhsatsız olarak orucunu bozsa, bunun yerine bir ömür boyu oruç tutsa da o bir günü telafi edemez.” (Buhârî, Savm, 30; Müslim, Sıyâm, 81-84)
Oruç keffâreti, iki kamerî ay veya 60 gün ara vermeksizin oruç tutmaktır. Buna da gücü yetmeyen kişi, 60 fakiri bir gün ya da bir fakiri 60 gün doyurur. Bu keffâretin yanında ayrıca, tövbe edilmeli ve bozulan orucun da kazası yapılmalıdır (Merğinânî, el-Hidâye, 1/122-123).
Not: Unutarak yemek-içmek, keffâret değil, sadece o günün orucunun kazasını gerektirir.
Niyet etmek orucun şartlarındandır. Niyetsiz oruç sahih değildir. Kalben niyet etmek yeterli ise de, niyeti dil ile ifade etmek menduptur. Oruç için sahura kalkılması da niyet sayılır.
Ramazan orucu, belli günlerde tutulmak üzere adanan oruçlar ile nafile oruçlar için niyet etme vakti, güneşin batması ile ertesi gün tepe noktasına gelmesi öncesine (yaklaşık 10 dk.) kadarki süredir.
Ancak imsaktan sonra yapılacak niyetin geçerli olması için bu vakitten itibaren bir şey yenilip içilmemiş, oruca aykırı bir iş yapılmamış olması gerekir. Aksi takdirde gündüz niyet caiz olmaz (Kâsânî, Bedâî’, 2/85).
Bu oruçlar için “yarınki orucu tutmaya” şeklinde mutlak niyet yeterlidir. Bununla birlikte geceden niyet edilmesi ve “yarınki Ramazan orucuna” şeklinde orucun belirlenmesi daha faziletlidir. Ramazan’ın her günü için ayrı niyet edilmesi gerekir (Mevsılî, el-İhtiyâr, 1/126-127).
Keffâret, kaza ve bir zamana bağlı olmaksızın adanan oruçlar için gün batımından itibaren en geç imsak vaktine kadar niyet edilmiş olmalıdır.
Bu tür oruçlara niyet edilirken, “falanca keffâret, kaza veya adak orucuna” şeklinde belirtilmesi gerekir.
Hanefî Mezhebine göre:
İki kamerî ay boyunca ara vermeden oruç tutulmalıdır.
Hasta veya yaşlı olanlar bunu yapamazsa, yani iki kamerî ay boyunca ara vermeden oruç tutmaya güç yetiremezlerse, fidye öderler.
Fidye, bir kimseyi bulunduğu sıkıntılı durumdan kurtarmak için ödenen bedeldir. Dînî bir terim olarak fidye, oruç ibadetinin eda veya kaza imkânının kalmaması sebebiyle veya hac ibadetinin edası sırasında işlenen birtakım kusurların giderilmesi için ödenen maddî bedeli ifade eder.
“Oruç tutmaya güç yetiremeyenler, bir yoksul doyumu fidye öder.” (el-Bakara, 2/184)
Buna göre; ihtiyarlık ve şifa ümidi olmayan bir hastalık sebebiyle oruç tutamayan kimse, daha sonra bu oruçları kaza etme imkânı bulamazsa, her gününe karşılık bir fidye öder (Serahsî, el-Mebsût, 3/100; İbn Kudâme, el-Muğnî, 3/37-39).
Hac ve umre ile ilgili görevler yerine getirilirken meydana gelen bazı eksiklikler için uygulanması gereken maddî yaptırım da fidye kapsamına girer (el-Bakara, 2/196).
Bir fidye, bir kişiyi bir gün doyuracak yiyecek miktarı veya bunun ücretidir. Bu da sadaka-i fıtır, yani fitre ile aynı miktarı ifade eder.
Bu, fidyenin asgarî ölçüsüdür. İmkânı olanların daha fazla vermesi daha iyidir (el-Bakara, 2/184; Merğinânî, el-Hidâye, 1/124).
Günümüzde fitre miktarı, Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından her sene belirlenmekte ve ilan edilmektedir. 2025 yılı fitre miktarı 180 TL olarak belirlenmiştir. Buna göre kişi, tutamadığı her bir oruç için fidye olarak bir fitre miktarını öder.
2025 yılı için fitre miktarı 185 TL olarak belirlenmiştir.
Buna göre 61 günlük fidye tutarı: 185 × 61 = 11.285 TL
Not: Keffâretin her bozulan oruç için ayrı ayrı verilmesine gerek yoktur. Mesela bir Ramazan’da birden fazla kasten oruç bozulsa bile, sadece bir keffâretin yerine getirilmesi yeterlidir.