Oruç İbadetinde Niyet – Fazileti, Hükmü ve Önemi

Oruç, Allah celle celâlühû’nun rızasını kazanmak, nefsin terbiyesi ve takvaya erişmek için tutulması emredilen büyük bir ibadettir. Kur’ân-ı Kerîm’de oruç, "Ey iman edenler! Sizden öncekilere farz kılındığı gibi, oruç size de farz kılındı. Umulur ki sakınırsınız." (Bakara, 2/183) ayetiyle emredilmiş ve kulların manevî yükselişine vesile olmuştur.

Oruç ibadetinin farz olmasının yanında, geçerli olması için niyet şarttır. Niyet, ibadetin kalpteki yönelişi ve bilinçli bir şekilde Allah celle celâlühû için yapılmasının ilanıdır. Peygamber Efendimiz Hazreti Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem bir hadis-i şerifinde:

"Ameller ancak niyetlere göredir. Herkesin niyeti ne ise, eline geçecek olan odur." (Buhârî, Müslim)

Niyetin Manevî Boyutu

Niyet, sadece dil ile söylenen bir cümle değil; kalbin Allah celle celâlühûya yönelmesidir. Oruçta niyet, kulun sabahın ilk ışıklarından akşam güneş batana kadar yemekten, içmekten ve nefsin arzularından uzak durmayı yalnızca Allah celle celâlühû için kabul etmesidir.

İmam-ı Gazâlî kuddise sirruhu, niyeti kalbin amelleri arasında en değerlisi olarak nitelendirmiştir. Çünkü niyet, yapılan ibadetin mahiyetini belirler; sıradan bir fiili ibadete dönüştürebilir. Örneğin, sağlığa faydalı olsun diye tutulan açlık oruç olmaz; ancak Allah celle celâlühû’nun emri için tutulan açlık oruç olur.

Oruç Niyeti

Oruçta Niyetin Zamanı ve Şekli

Hanefî mezhebine göre oruçta niyet şarttır; kalpten geçirmek yeterlidir, diliyle söylemek menduptur ve sahura kalkmak da niyet sayılır. Ramazan, vakti belirlenmiş adak (nezr-i muayyen) ve nafile oruçlarda niyet vakti güneşin batmasıyla başlar, ertesi gün öğle (zevâl) vakti girmeden hemen öncesine kadar devam eder; gündüz niyet edilecekse imsaktan beri orucu bozan hiçbir fiil yapılmamış olmalıdır. Kaza, kefaret ve vakti belirlenmemiş adak (nezr-i gayr-i muayyen) oruçlarında ise niyet geceden ve en geç imsak vaktine kadar yapılır; imsaktan sonra gündüz niyet edilmez. Her gün için ayrı niyet gerekir; pratikte Ramazan günü imsaktan beri yemeyip içmeyen kimse, öğle girmeden hemen önce kalben niyet ederek oruç tutabilir.

Niyetin İlmî Hükmü

Fıkıh kitaplarında niyet, ibadetin ayrılmaz rüknü olarak zikredilir. Niyetsiz oruç, sadece aç kalmak olur; sevabı olmaz. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyurmuştur:

"Niyet etmeden oruç tutan kimsenin orucu yoktur." (Nesâî)

Oruçta niyet, sadece bir formalite değil, kulun kalbinde Allah celle celâlühû’ya verdiği sözdür. Bu söz, orucu bir ibadet haline getirir ve onu uhrevî mükâfata layık kılar.

Niyetin Ruhî Tesiri

Niyetin samimiyeti, orucun kalitesini belirler. Niyeti sadece “oruç tutuyorum” demekle sınırlı görmek eksiktir. Gerçek niyet, hem bedeni hem kalbi oruca hazırlamaktır. Bu sebeple niyet eden bir mümin, sadece yeme-içmeyi bırakmaz; gözünü, dilini, kalbini de haramlardan korur. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyurur ki:

"Kim yalan söylemeyi ve onunla amel etmeyi bırakmazsa, Allah’ın onun yemesini içmesini bırakmasına ihtiyacı yoktur." (Buhârî)

Niyet ve Takva İlişkisi

Niyet, takvaya ulaşmanın anahtarıdır. Takva, Allah celle celâlühû’nun emirlerini tutup, yasaklarından sakınmaktır. Oruç ibadetinin asıl hedefi de budur. Kalpten gelen samimi bir niyetle tutulan oruç, kişiyi günahlardan uzaklaştırır, ahlâkını güzelleştirir ve Rabbine yakınlaştırır.

Sonuç ve Dua

Oruç ibadetinde niyet, hem şer’î hükmü hem de manevi yönü ile büyük bir öneme sahiptir. Niyetsiz oruç olmaz; niyetli oruç ise kul ile Allah celle celâlühû arasında bir ahittir. Her mümin, orucunu sadece Allah celle celâlühû’nun rızası için tutmalı, niyetini ihlâs ile yapmalıdır.

Rabbimiz Allah celle celâlühû bizleri, Peygamber Efendimiz Hazreti Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’in öğrettiği şekilde niyet eden, orucunu takva ile tutan kullarından eylesin.


Anasayfa

Giriş/Üye

Hesap No

Bağış Yap

Sepetim