Kudüs, üç büyük semavi din için kutsal kabul edilen ve binlerce yıllık tarihiyle insanlığın ortak mirası olan bir şehirdir. Ancak özellikle Müslümanlar için Kudüs ve içinde yer alan Mescid-i Aksa, iman ve tarih açısından büyük bir öneme sahiptir.
Bu yazımızda, Kudüs'ün ve Mescid-i Aksa'nın İslam'daki yerini ve neden her Müslümanın bu topraklara sahip çıkması gerektiğini ele alacağız.
Kudüs, peygamberler şehri olarak bilinir. Hz. İbrahim (Aleyhisselam), Hz. Davud (Aleyhisselam), Hz. Süleyman (Aleyhisselam) ve Hz. Musa (Aleyhisselam) gibi birçok peygamber bu topraklarda yaşamış ve Allah'ın (Celle Celâlühû) dinini insanlara iletmiştir.
"Kulunu (Hz. Muhammed'i Sallallahu Aleyhi ve Sellem), bir gece Mescid-i Haram'dan, çevresini bereketlendirdiğimiz Mescid-i Aksa'ya götüren Allah'ın (Celle Celâlühû) şanı yücedir." (İsra Suresi, 1. Ayet)
Bu ayet, İsra ve Miraç olayının başlangıç noktasının Mescid-i Aksa olduğunu gösterir. Efendimiz Hz. Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), bir gece yolculuğu (İsra) ile Mekke'deki Mescid-i Haram'dan Kudüs'teki Mescid-i Aksa'ya getirilmiş, ardından Mirac'a yükselmiştir. Bu olay, Mescid-i Aksa'nın İslam Dinindeki yerinin ne kadar önemli olduğunu vurgular.
Mescid-i Aksa, Müslümanların ilk kıblesidir. Efendimiz Hz. Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ve Sahabeler (Radıyallahü Anhüm), bir süre namazlarını buraya yönelerek kılmışlardır. Daha sonra kıble, Allah'ın (Celle Celâlühû) emriyle Kâbe'ye çevrilmiştir. Ancak bu durum, Mescid-i Aksa'nın değerini azaltmaz, aksine onun İslam tarihindeki özel yerini pekiştirir.
“Yolculuk ancak şu üç mescidden birine olur: Mescid-i Haram, benim şu mescidim (Mescid-i Nebevi) ve Mescid-i Aksa.” (Buhârî, Müslim)
Bu Hadis-i Şerif, Mescid-i Aksa'nın İslam'daki üç büyük mescidden biri olduğunu ve Müslümanlar için ne kadar değerli olduğunu gösterir.
Ne yazık ki Kudüs ve Mescid-i Aksa, bugün soykırım ve işgalin gölgesinde kalmış durumdadır. Filistin halkı, yıllardır baskı ve zulüm altında yaşamaktadır.
Irkçı, zorba, faşist, ABD'nin ve Batı'nın desteğini arkasına almış, alabildiğine şımarık ve küstahça tavrıyla insafsızca zulmüne devam eden Yahudi işgali…
Mescid-i Aksa’ya yönelik saldırılar, Müslümanların ibadet hakkını kısıtlayan uygulamalar ve tarihi dokunun tahrip edilmesi, tüm İslam dünyasını derinden yaralamaktadır.
Maalesef bunun karşısında koca İslam dünyası, eli kolu bağlı olarak durmaktadır. Ancak bu toprakları, 7 Haziran 1967 tarihinde kaybettiğimizden beri bilinçli Müslümanların Filistin’e sahip çıkma ve Mescid-i Aksa’yı esaretten kurtarma arzusu ve gayreti devam etmektedir.
Bu konuda hassas olan ve elinden geldiğince gayret eden Müslümanlar, “Kudüs için ben ne yapabilirim?” sorusunu sürekli olarak kendi kendilerine sormak zorundadırlar.
Kudüs ve Mescid-i Aksa, yalnızca bir toprak parçası değil, Müslümanların ortak kimliğinin ve inancının bir sembolüdür. Bu kutsal beldeyi korumak, sadece Filistinlilerin değil, tüm ümmetin sorumluluğudur.
Unutmayalım ki Mescid-i Aksa, bizim için bir miras ve aynı zamanda bir emanettir. Ona sahip çıkmak, imanımızın bir gereğidir.
"Kudüs düşerse, İslam düşer. Kudüs özgür olursa, İslam yükselir."
“Gazze’de su yok, yemek yok, ses yok”
Daha ne bekliyoruz? Haydi harekete geçelim...
Selam ve dua ile...