Aşûre Günü, İslam tarihinde pek çok önemli olayın yaşandığı, bereket ve rahmetin coştuğu mübarek bir gündür. Hicrî takvimin ilk ayı olan Muharrem’in 10. günü idrak edilen bu gün, hem sevap kazanma hem de ibadet ve hayır işleriyle Allah’ın (Celle Celâlühû) rızasını kazanma açısından büyük bir fırsattır. Bu özel gün, ümmet-i Muhammed için bir muhasebe ve yenilenme vesilesidir. Kalplerin yumuşadığı, manevî duyguların zirveye ulaştığı bu günde yapılan her güzel amel, kat kat ecirle mükâfatlandırılır.
Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), Aşûre Günü’nün önemini şöyle ifade buyurmuştur:
“Ramazan orucundan sonra en faziletli oruç, Allah’ın (Celle Celâlühû) ayı olan Muharrem ayında tutulan Aşûre orucudur.” (Müslim, Sıyam: 202)
Ayrıca bu mübarek günde İslam tarihinde iz bırakan birçok mucizevî olay gerçekleşmiştir. Bu olaylar sadece tarihin bir parçası olmakla kalmaz; aynı zamanda bizlere sabır, teslimiyet, tövbe, şükür ve tevekkül gibi yüce değerleri hatırlatır.
Bu sebeple Aşûre Günü, Allah’ın (Celle Celâlühû) lütuf ve rahmetinin yoğunlaştığı, dualardan kabul edildiği ve ibadetlerin kat kat sevap kazandırdığı bir zamandır. Bu gün, geçmiş peygamberlerin mücadelesini hatırlamak ve onların izinden gitmek için de bir fırsattır.
Peygamberimiz Hz. Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), Aşûre orucunu tutmuş ve ümmetine de tavsiye etmiştir. (Buhârî, Savm: 69)
Sadece 10. günü değil, 9-10 veya 10-11 Muharrem şeklinde (Yahudilere benzememek için) bir gün öncesi ya da sonrası ile beraber tutmak, sünnete daha uygun bir davranıştır. Bu oruç, geçmiş yılın günahlarına kefaret olması ümidiyle tutulur. Manevî temizlik ve Allah’a yaklaşma niyetiyle yapılan bu ibadet, kalpte huzur ve gönülde sekînet meydana getirir.
Bu günde verilen Sadaka, bereketi artırır ve kişinin rızkına bolluk getirir. Fakirleri, yetimleri ve ihtiyaç sahiplerini sevindirmek, Aşûre’nin ruhuna uygun bir davranıştır. Peygamber Efendimiz, Aşûre Günü ailesine cömert davrananların o yıl boyunca rızık genişliği göreceğini bildirmiştir. Bu, aynı zamanda toplumda merhamet ve paylaşma kültürünü de pekiştirir.
Hz. Nuh’un (Aleyhisselam) tufan sonrası gemide kalan son erzaklarla hazırladığı aşure tatlısı, paylaşmanın ve şükrün bir sembolüdür. Bu sünnete uygun davranış, hem geçmişe bir vefa hem de bugüne bir şükür nişanesidir.
Komşulara, akrabalara ve ihtiyaç sahiplerine Aşure dağıtmak, sevabı çoğaltır ve toplumda kardeşlik bağlarını güçlendirir.
Aşûre Günü’nde bolca Kur’an-ı Kerim okumak, istiğfar etmek ve samimi dualarda bulunmak önemlidir. Bu gün, kulun Rabbiyle baş başa kalması, içini dökmesi, tövbe edip arınması için eşsiz bir fırsattır. Bu manevi atmosfer içinde yapılan duaların geri çevrilmeyeceğine dair birçok rivayet mevcuttur.
Aile bağlarını güçlendirmek, bu günün bereketinden faydalanmanın yollarından biridir. Sıla-i rahim, sadece bir nezaket değil, aynı zamanda Allah katında sevap kazandıran önemli bir ibadettir. Akrabaları ziyaret etmek, gönüllerini almak ve dargınlıkları sonlandırmak, Aşûre ruhuna yakışan davranışlardandır.
Hadislerde, Aşûre Günü gusül alanın o yıl hastalık görmeyeceği rivayet edilmiştir. (Beyhaki, Şuabü’l-İman: 3494)
Temizliğe verilen önem, bu günde maddi ve manevî bir arınmanın kapısını açar. Hem bedenî hem de kalbî temizlik, Allah’a yakınlaşmanın bir yoludur.
Aşûre Günü, Allah’ın (Celle Celâlühû) rahmet kapılarının ardına kadar açıldığı, ibadetlerin ve hayırların kat kat sevap kazandırdığı müstesna bir fırsattır. Her bir müminin bu kıymetli zamanı gafletle değil, bilinçle ve ihlasla geçirmesi tavsiye edilir.
Bu günü Oruçla, Sadakayla, Kur’an’la ve paylaşmayla değerlendirmek, hem dünya hem de ahiret saadetine vesile olacaktır. Bugün yapılan iyilikler, belki de ömür boyu unutulmayacak güzelliklere kapı aralayacaktır.
Aşûre Gününüz mübarek olsun! Allah (Celle Celâlühû), bu mübarek günün feyzinden, rahmetinden ve hikmetinden hepimizi nasiplendirsin. Kalplerimizi affa, bedenlerimizi sıhhate, dualarımızı makbûliyete ulaştırsın. Amin.